NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
عُبَيْدٍ
حَدَّثَنَا
ابْنُ ثَوْرٍ
عَنْ
مَعْمَرٍ
عَنْ الزُّهْرِيِّ
فِي قَوْلِهِ
فَمَا
أَوْجَفْتُمْ
عَلَيْهِ
مِنْ خَيْلٍ
وَلَا
رِكَابٍ قَالَ
صَالَحَ
النَّبِيُّ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَهْلَ
فَدَكَ
وَقُرًى قَدْ
سَمَّاهَا
لَا
أَحْفَظُهَا
وَهُوَ
مُحَاصِرٌ
قَوْمًا
آخَرِينَ
فَأَرْسَلُوا
إِلَيْهِ
بِالصُّلْحِ
قَالَ فَمَا
أَوْجَفْتُمْ
عَلَيْهِ
مِنْ خَيْلٍ
وَلَا
رِكَابٍ يَقُولُ
بِغَيْرِ
قِتَالٍ
قَالَ
الزُّهْرِيُّ
وَكَانَتْ
بَنُو
النَّضِيرِ
لِلنَّبِيِّ صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
خَالِصًا
لَمْ
يَفْتَحُوهَا
عَنْوَةً
افْتَتَحُوهَا
عَلَى صُلْحٍ فَقَسَمَهَا
النَّبِيُّ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
بَيْنَ
الْمُهَاجِرِينَ
لَمْ يُعْطِ
الْأَنْصَارَ
مِنْهَا شَيْئًا
إِلَّا
رَجُلَيْنِ
كَانَتْ
بِهِمَا حَاجَةٌ
"Siz (onu elde
etmek için) onun üzerine ne at ne de deve sürdünüz..."[Haşr 6] âyeti
hakkında Zühri'nin (şöyle) dedi(ği rivayet olunmuştur.):
"Nebi (S.A.V.)
Fedek ve (bir takım) köylerin halkı ile barış yaptı. (Ma'mer der ki: -şeyhim
Zührî bu köylerin) isimlerini söyledi ama ben hatırımda tutamadım.- (o sırada)
Hz. Nebi bir başka kavmi de kuşatmıştı.
(Muhasara altında olan
bu kavim) Hz. Nebi'ye haber göndererek sulh teklifinde bulundular. (Çünkü
Cenab-ı Hak onların kalplerine korku düşürmüştü. Rasûl-ü Ekrem de onların bu
teklifini kabul etti. Bunun üzerine yüce Allah indirmiş olduğu bir âyet-i
kerimesinde şöyle) buyurdu:
"Siz (onu elde
etmek için) onun üzerine ne at ne de deve sürdünüz"[Haşr 6] (Yüce Allah bu
sözüyle bu malların) savaşsız olarak (elegeçtiğini) ifade buyurmak istiyor.
Zührî dedi ki: (Ele geçen) Nadiroğullarının (bu) mallan sırf Nebi (s.a.v.)'e
ait oldu. (Çünkü müslümanlar) onları zorla ele geçirmediler. (Bilakis) onları
barış yoluyle, ele geçirdiler. Bu yüzden de Nebi (s.a.v.) onları Muhacirler
arasında bölüştürdü. Muhtaç durumda olan iki kişi hariç olmak üzere onlardan
Ensara hiç bir şey vermedi.
İzah:
Fedek: Şam'ın hicaz
bölgesinde ve Hayber tarafındadır. Medine’ye iki veya üç günlüktür.[Koksal
Asım, İslâm Tarihi VII, 247; VIII-281.]
Vâdiyü'l-kura: Şam'la
Medine arasında uzun bir vadidir. Teymâ ile Hayber arasında kalan bu vadide
bir çok karye (köy)ler bulunduğu için buraya "vadil kura"
denilmiştir.[Koksal Asım, İslâm Tarihi VII, 247; VIII-281.]
Mevzumuzu teşkil eden
hadis-i şerifte, ravi Zührî'nin "şeyhim Zührî isimlerini söylemişti ama
hatırımda kalmadı.'* diyerek kendilerinden bahsettiği köyler bu vadi içerisinde
bulunan köylerdir.
Beni Nadir yahudileri,
Hendek savaşında görülen hıyanetleri üzerine cezalandırıldıkları zaman, Hayber
yahudileri Vadiyü*l-kura, Fedek ve Teyma yahudilerini yanlarına alarak
Medine'ye yürümeyi kararlaştırmışlardı. Bunu öğrenen Nebi efendimiz Hayber
dönüşünde sırasıyla Fedek, Vadiyü'1-kura ve Teyma yahudileri üzerine yürüdü.
Yapılan anlaşma sonunda müslümanların eline pek çok ev eşyası, mal, yiyecek ve
giyecek geçti. Fedek halkı ile yapılan anlaşmaya göre, Fedek arazisinin ve
hurmalıklarının yarısı Nebiimize ait oluyordu. Fedek barış yoluyla Jethedildiği
için, Hayber'de olduğu gibi müslümanlar arasında bölüştürülmeyip Nebiimize mahsus
olmak üzere kaldı.[Koksal Asım, İslâm Tarihi VIII-249.] Vadiyü'1-kura halkından
elde edilen mallar ise, mevzumuzu teşkil eden hadiste açıklandığı üzere
haklarında Haşr süresinin altıncı âyeti nazil oldu, onlar da fey kabul edilerek
Hz. Nebie verildi. Fakat bilindiği gibi, Hz. Nebi kendi özel mülkü sayılan bu
feyleri hiç bir zaman kendi inhisarı altına almadı. Bilakis onları
müslümanların genel maslahatlarına harcadı. Hz. Muhammed (s.a.v.)'in özel mülkü
olan bu mallar hakkında Kadı Iyaz'ın yapmış olduğu bir açıklamayı da 2969
numaralı hadisin şerhinde açıklamıştık.